29 Eylül 2013 Pazar

totem dediğin maç için olur

Fenerbahçe maçlarının olduğu günler çok severim, rakibi kim olursa olsun mahalle takımı ile oynasa dahi fenerbahçenin maçları benim için bir heyecan bir kutlama bir olay.

totemlerim var bir de,
mesela fenerbahçe tişörtüm; ne zaman evde maç izleyecek olsam mutlaka bu tişörtü giyerim, bu tişörtü giyip izlediğim bir maçı kaybetmedik daha, ne zaman maç izleyemesem ya da bir şekilde tişörtümü giyemesem fenerbahçe yeniliyor arkadaş, bu sebeple bana çok maç borçlular

diğer bir totemimde ters totem, galatasaray malum rakip, eğer galatasaray maç yaparken bir şekilde maça dahil olursam, (bir şekilde o an maçın kaç kaç olduğunu öğrenirsem, twitter, maçkolik vb. sitelerden haber alırsam, ya da g.t kardeşim whatsapp tan skor gönderirse) GS hemen ardından mutlaka gol atıyor ve kazanıyor. Ancak hiç bir şekilde haber almadıysam ve görmediysem GS puan kaybediyor. Bu sebeple GS maçının olduğu zamanlarda olabildiğince hayattan soğutuyorum kendimi.

böylede garip bir insanımdır.

9 Eylül 2013 Pazartesi

standart bir başlık : Merhaba la tekrar

abooovv 2 yıldan fazla olmuş

Sesimiz her zamankinden çok çıkıyor. Bize dokunmaya korkuyorlar artık biliyorlar ki en ufak bir saldırıda yüzbinler yine dökülecek sokaklara, sadece sokaklara değil elbette, sosyal medya o kadar hızlı gelişiyor ve ilerliyor ki sokaklar yetmiyor bizim kuşağa, sokaklar interneti kullanmayan halka göstermek için kendimiz geri kalanlar sosyal taraftan daha hızlı takip ediyorlar bizi..

Öyle güzel bir hale geldik ki, haber almak için ana akımın internet sitelerine veya televizyon kanallarına bakan kalmadı artık, kendi adıma konuşmam gerekirse twitter hepsinden daha hızlı ve bağımsız haber veriyor bana, sadece haber değil insanların özgür yorumlarını da görmek mümkün oluyor, twitterda bir sansür mekanizması işlemiyor çünkü, gençler yeri geliyor kafa tutuyor büyüklere, yeri geliyor dalga geçiyor. Ana akım ise arada bu twitterdan çaldığı yorumları küçük haberler yapmakla uğraşıyor ya da nasıl isteniyorsa o manşetleri atıyor. Asıl manşeti ise gençler atıyor, kimse farkında değil.


Zaman düşer ellerinden yere....
yaşlandıkça insanın zamanı azalır mı? Yoksa elindeki zamanı yakalamaya mı çalışır, bir şeyi yakalamaya çalıştıkça nasıl daha hızlı senden kaçar, zaman da böyle olsa gerek, ne yaparsak yapalım dinlenecek ve beraber geçirecek uzun bir zaman bulamıyor insan,

zamanı daha yavaş yaşamak isterdim galiba, salyangoz şehir dedikleri yerde yaşamak isterdim, yavaş ve bir yere yetişme sorunu olmadan, aslında gün sonunda dönüp baktığında bir yere yetişmediğini görüyorsun, her gün başka bir yere yetişip çalıştığında, sonunda hiç bir yerde olmadığını. hayat böyle bir şey galiba, büyüdükçe anlıyorsun, her gün bir yere yetişmek için kalkıp, gün sonunda ertesi gün bir yere yetişmek için uyuyan insanlar topluluğu. sonra bir gün yetiştiğini sanıp bakıyorsun ki yaşlanmışsın ve az bir zamanın kalmış yaşamaya.

sadece büyümek değil bu, insan sadece yaşı gereği büyümez, sahip olduğu mevki büyüdükçe de büyür insan. daha çok insanı yönetmek daha çok sorunla uğraşmak ve daha çok problem çözmek anlamına gelir.
hastanede çalıştığım 9 yıl ve geldiğim mevki bana şunu gösterdi. Yükseldikçe daha az iş yapmaya başlıyorsun ancak daha çok uğraşıyorsun, daha çok iş yapıp az sorumluluk alan birinin en azından kafası daha rahat oluyor. Yaptığım işlerin bir listesini çıkartsam bundan 5 yıl önce şu an yaptığımdan 2 kat fazla iş yapmış olduğumu görürürüm. Bir işte yükselmek demek yapılan iş sayısının azalması ancak toplamda harcanan eforun artması, saçlardaki beyazların kendini göstermesi demek oluyor.
Ne zaman ki annem "oğlum saçlarındaki beyazlar ne kadar artmış" dedi. O zaman yaşlanmaya ve yorulmaya başladığıma inandım.

Yazdığım bu boktan ve ne olduğu belli olmayan yazımın sonuna geldikçe, en azından başlamak ta önemlidir diyorum. 2 yıldan sonra buna da şükür, başladık tekrar ve belki 2 yıl sonra belki 2 gün sonra tekrar yazarım belki, daha komik daha kolay okunacak bir şekilde bu sefer.

sadece aklıma gelenleri yazdım, kimse de okumuyor belki ama ben sana yazmıyorum ki, ben kendime yazıyor olum, insan biri okusun diye yazınca hiç bir boka benzemiyor yazdıkları, aynı bu yazı gibi.
ne zaman ki kendine yazıyorsun o zaman çok güzel oluyor işte, zorlamadan artistik göndermeler yapmadan kendine yaz. en güzel sen okursun kendini, kasmadan zorlamadan.

özet geç kafasındakiler için özet : naber lan, merhaba tekrar


LinkWithin

Related Posts with Thumbnails