31 Aralık 2009 Perşembe

2009'u da yedik beeyaa

valla yedik..
hani çok klasik bir başlık oldu ama, böle listeler hazırlayasım falan vardı, bir yılın enlerini falan yapıcaktım aslında, ama yılın son gününe genel müdür seviyesinde toplantı koydular arkadaş, ayıptır yaa
bari son gün bırakın bir kendime geleyim, yeni yıla dinç gireyim,
yok.. köleyim ya ben

29 Aralık 2009 Salı

madem ....yım, neden .... yapmıyorum

- madem doktorum niye sabo terlik giymiyorum (her zaman her yerde ııyyy)
- madem mühendislik okuyorum niye T cetvelim olmasın
- madem DVD indirip izliyebiliyorum, neden duvarıma film posteri asmayayım (özellikle kubrick'in kült filmleri)
- madem ingilizce biliyorum, neden konuşurken aralar ingilizce kelimeler sıkıştırmayayım.
- madem pahalı gece kulüplerine gidiyorum, neden facebook'ta yayınlayıp herkese göstermeyeyim
- madem müdürüm, niye ilginç hareketler yapmıyorum (müdürü olanlar anladı)
- madem iphone'um var, niye masanın üzerinde sergilemeyeyim
- madem sevgiliyiz neden yağmurda ıslanmıyoruz
- madem otobüs sürüyorum, niye otobüsü arabaların önüne kırmayayım

bu arada istanbul'da güneş niye doğmuyo?

25 Aralık 2009 Cuma

dizi dizi diziler

kayınvalidem bizdeydi dün, halk arasındaki adıyla kaynana, geldi yemekler yaptı, dizi izledi, muhabbet ettik, seviyorum galiba kendisini, hep gelsin kalsın (di mi karıcıımm)

neyse konuyu dağıtmayayım, bizim evde son 1 yıldır iki kere aşkı memnu dizisi izlendi, ilki aydından benim annem geldiğinde olmuştu, ikincisi de dün kaynanam sayesinde, açıkcası ben en fazla 10 dakika dayanabildim, kurulan özlü cümleler, birbirlerine attıkları salak bakışlar, hodingleri mi ne var bunların para içinde yüzüyorlar anladığım kadarıyla, hep böyle bir mutsuzluk, birbirini çekememe, ihtiras, aldatma falan valla içim bayıldı, dedim ya 10 dakika dayanabildim diye, gittim içerde bilgisayar oynadım, yapmıyodum uzun zamandır güzel oldu vala

en sevdğim şeylerden biridir, biri bildiği bir diziyi izlerken salak sorular soruyorum, bir de türk dizisi olunca iyice işin içinden çıkılmıyor, izleyen kişiye eziyet oluyor.

- şimdi bu kadına niye matmazel diyorlar (öyle çünkü) hmmm
- peki bu adam niye yalan söyledi şimdi (çünkü daha önce diğeriyle beraber olmuştu) haaa anladım
- bu adam niye buna bağırdı ki durduk yerde (çünkü daha önce ağızdan öpüştüler) uuuuuu aman allahım

bu ve bunun gibi sorularla, küçük şok dalgaları gönderdim kayınvalideme, bir daha izlemeyeceğim bir dizi hakkında bilgiler almaya niyetim yoktu, maksat tamamen sabrını denemekti.

(bir dakika bir iş çıktı gidip gelicem bekleyin).....

(hah geldim, tabii siz bunu 1 saniyede okudunuz ama aradan yarım saat geçti)

neyse kayınvalidem sorularımı sabırla cevaplayadursun, aklıma geçen hafta bir kitapçıda gördüğüm dvd kapağı geldi.. kendisi aşağıda




herhalde dünyada öpüşme sahnesi sayesinde promosyonu yapılan başka bir dizi yoktur, dünyanın en güzel aktivitelerinden biri olan ve alalade her dizi de gayet normal bir şekilde karşılanan ÖPÜŞME durumu nasıl oluyor da bir satış stratejisine dönüşebiliyor, aklım almıyor

sahneyi bilmiyorum tabii ama, bir öpüşme olayı bile böyle büyütüldüğüne göre, bu ülkede bu kadar bastırılmış duygu olması normaldir,  sonrasında yan baktı diye adam öldürmekte normaldir (mesajımı da veririm bu arada)

23 Aralık 2009 Çarşamba

erkekler ve alışveriş

sanirım erkeklerin en büyük problemlerinden biri bu..

kadınların bilmesi gereken bazı şeyler var, öncelikle sağlıklı olan bir erkeğin alışveriş kavramı elektronikten öteye gitmez, yani bizden "aşkım sence bu bluzun morunu mu alayım, krem rengini mi?" gibi sorulara mantıklı cevaplar vermemizi beklemeyin.

bu şekilde gelen sorulara mor ya da krem diye cevap veriyorsak bilin ki bunun nedeni bir an önce herhangi birini almanız ve yolumuza devam etmek istememiz.

alışverişten anlayan bünyeler de vardır elbette, ama ben bunlara hiç girmiyorum mesela, yeri geliyor bir mango olsun bir zara olsun ne bileyim bir miss poem olsun, dolaşırken hatunun gözü vitrine takılıyor içeri girmek zorunda kalıyoruz. sanırım cehennem denen yer de böyle bir yer

içeride envai çeşit kadın elbisesi, ayakkabı, çanta ve bunları daha önce kapabilmek için birbirleriyle gizliden bir savaşa girmiş kadınlar. ben oldum olası kendime bir şey almak istesem dahi kısa yoldan ilk gördüğümü alıp dışarı çıkan bir insanım, yav bir çantanın kaç çeşidi olabilir arkadaş.

bir çanta alındı diye niye ona uyumlu ayakkabı bakılır ya da bir eteğin kaç farklı renkli olabilir algılayamıyorum. aslına bakarsanız geçenlerde bir ayakkabı alacaktık hatuna, şimdi 2 tane ayakkabı var birisinin fiyatı diğerinin 2 katı falan, yani işin parasında değilim de, bana 2 ayakkabı da aynıymış gibi geliyor, bayaaa ısrar ettim en sonunda dayanamadım gittim reyonlardan 2 ayakkabıyı yan yana getirdim, bir baktık birinin sağ tarafında işleme bir şey var, alahım bu ayrıntıyı bir erkeğin görme ihtimali olabilir mi, bir kadın beyni bunları nasıl hafızasına kazıyabilir, anlayamıyorum.

bence sadece kadın kıyafeti veya aksesuarı satan yerler yanlış yapıyorlar, içeri girildiğinde erkeklerin oyalanabileceği bir şeyler olmalı, örneğin bir köşede avrupanın en güzel gollerinin döndüğü bir lcd tv olabilir, ya da bir köşeye PS3 standı açabilirler, ulan bunları geçtim en azından bir oturma yeri yanına da araba dergisi falan koyun insafsızlar, içeri giriyorum her yerde bir kadının arkasında ayakları yere sürüyerek dolaşan erkekler görüyorum, hepsi bir yandan oflayıp puflamakta, halbuki mağaza sahibi yukarıdaki taktiği uygulasa erkek hiç çıkmak istemeyecek, kadın daha çok vakit geçirecek daha çok şey alacak, ki bir kadın bir elbiseyi almayı kafasına koyduysa amazon kadınları gücündedir, hiç bir kuvvet onu engelleyemez.

geçen hafta gittiğimiz bir mağazada oturacak koltuk koymuşlar, biz sefil erkekler yorulmayalım diye, yanımda 2 eleman daha, salak salak etrafa bakındık, kendimden geçtiğim bir anda ilknurumun çektiği bir fotoğrafı da koyuyorum aşağıya, görün halimizi artık... yetkililere sesleniyorum..


22 Aralık 2009 Salı

beklentinin çok altında 2012


sinemada izlemediğimize o kadar mutlu olduk ki, allahım ya bu film için 30 TL verseydim, allahtan çakma DVD diye bir şey var da 5 TL'ye film izlenebiliyor. yoksa gerçekten içime dert olurdu.

2012 filminden bahsediyorum, bilmem kaçyüz milyon dolar hasılat yapmış ne kadar kötü olabilir, en kötü 1-2 güzel sahne izleriz diye aldık, evet en kötüsü oldu, 1-2 güzel sahne izlemekle yetindik sadece.

hiç bir filmin sonunda "yaa abi bunu da yapmayın artık nolur yaa" nidaları eşliğinde filmin bir an önce bitmesini ve en sevdiğim aktörlerden biri olan john cusack gözümde daha da küçülmesi diye izlemekten vazgeçtiğim film olmamıştı.

normalde böyle şeyleri spoiler ibaresi koymadan anlatmamak lazım, ancak spoiler olamayacak kadar kilişeler dolu bir filmdi, sağolsun amerika yine götümüzü kurtardı, depremden ve yeni patlamış bir volkandan arabayla kaçılabileceğini gördük (keşke pompei zamanında da araba olsaymış insanlar kül olmazdı lan), bilmem kaç yüz metre yükselmiş bir okyanus dalgası geliyorken hala cep telefonu ile konuşulabileceğini gördük (turkcell utan utan), üzerlerine kilometrelerce hızla magma tabakası gelirken kule görevlilerinin iş aşkıyla yerlerinden ayrılmadığını gördük (dünya sona eriyor bunlar hala uçağa kalkış izni vermemeler falan, ulan kaçsanıza) yaklaşık 100 kg ağırlığında bir çocuğu bileklerinden tutarak kaldırabilen bir adam olabiliyormuş (rus milyarder) küçücük çocuk dakikalarca nefesini tutup dünyayı kurtarabiliyor, hayatında daha önce sadece 1-2 kere küçük motorlu uçak kullanan biri lavların yıkılan binaların arasından usta manevralarla geçebiliyormuş (sırf john cusack filmin sonunda öpüşsün diye öldü de garibim)

neyse klişelerle dolu berbat bir filmdi, evde falan izlemek istiyorsanız da, ilk yarısını izleyin yeter en azından 1-2 yerle bir olma sahnesi güzel gerisi fasa fiso

Not: her şeyi yanlış tahmin eden salak jeolog'a ve onun yapış yapış başkanın kızı sevgilisine değinmiyorum bile, ıyy sinemadan tiksindim valla

19 Aralık 2009 Cumartesi

doyamıyor ki insan sana,
sen olunca, insan
doyamıyor hayata


2007
dersten dönmeni beklerken..
yağmurlu bir gün
toprak kokusu ve sen..

15 Aralık 2009 Salı

damat kafası

aşağıda göreceğiniz ilk fotoğraf, bizim evlenirken yaptırdığımız bibloların fotoğrafı, düğüne gelen hemen herkese bu biblolardan verdik, mıknatıslı olduğu için buzdolabına asılabiliyor. ya da masa üzerinde komidin içinde vb. koyabiliyorsunuz.




tabi evlenirken düğüne gelenlerle hala bir görüşme içerisindeyiz, birkaç kişiyle konuşurken ya da evlerine gittiğimde bir şey dikkatimi çekti, nedense bu biblonun damat olanının kafası kopmuş, daha sonra bunu araştırmaya karar verdim, 3-5 kişiye daha sordum, herkes aynı cevabı verdi, biblonun damat tarafının kafası kopuyor ama geline bir şey olmuyordu.
Sanırım daha evlenirken bile kimin kafasının kopacağı belliymiş, şekerciler bile biblo yaparken damada önem vermemişler.

tamam anladık gelin kısmı daha çok sevilir de, insanın niyeti de bu kadar belli edilmez ki.




9 Aralık 2009 Çarşamba

istesem de yapamıyoruz

birşeyleri birileriyle beraber yapmak, paylaşmak dünyanın en güzel şeyi, hele bu bir de eşinizse tadından yenmiyor. ancak benim çok istememe rağmen eşimle yapamadığım 2 şey var, bir türlü gerçekleştiremiyoruz.

Birincisi beraber korku filmi izlemek;
izleyemiyor, evet evet benim gibi psikopat filmlerin hastası olan bir adamın eşi, en küçük bir yaralanma sahnesinde bile kendinden geçiyor, heyecananıyor, ayağa fırlıyor, eliyle gözlerini kapatıyor,
korku ya da gerilim filminden bahsetmiyorum bakın, herhangi bir filmdeki herhangi bir şiddet sahnesinden bahsediyorum, bir bakıyorum ayağa kalkmış odanın içinde dönüyor..


hayır sinemaya da gidemiyoruz ki, bir kere (hangi filmdi o yaa) bilmemne köprüsü diye fantastik bir filme gittik, adam ayna karşısında bıçakla yanağını mı kesiyor ne öyle bir şey işte, bir baktım bizimki bir gözlerini kapatıyor bir kollarını kaldırıyor, hani evde neyse de sinemada olunca arkadakiler çok hoş karşılamıyorlar tabii ki

tek başıma sinemaya gidecek zamanım da olmuyor genellikle, ne yapayım ben de DVD alıp evde tek başıma takılıyorum artık.

İkincisi ise (bu gerçekten kalbimde yaradır) bir FENERBAHÇE maçına gitmek, aslında ben bu kızı böyle tavladım zamanında, hasta galatasaraylı bu, baba faktörü tabii.. kayınpeder o kadar fanatikmiş ki, zamanında her deplasmana gidermiş, bizimkinin evi de Ali Sami Yen stadının yanındaydı evlenene kadar, fanatik peder kızını da öyle yetiştirmiş.
zamanında GS FB muhabbetinden iddiaya girdik, ben kazandım, iddia sonucunda benimle fener maçında gelecekti bu, 7 yıl öncesinden bahsediyorum, gelmedi, hala da gelmişliği yok


daha önceki yazıları okuyanlar varsa bilir, evimiz şimdi fenerbahçe stadının yanında, her maç günü taraftar sesleriyle doluyor içerisi, maça çağırıyorlar resmen, kaç kere gel gidelim dedim, gelmiyor

hatta gelip fenerbahçe aleyhine tezahürat yapacağım diyor, tabii bayan ya bu, kimse de ellemez bunu, olan bana olacak, linç edecekler valla.

yapamıyoruz işte yukarıdakileri, eehh ne yapalım, darısı romantik komedilere, milli maçlara artık..

7 Aralık 2009 Pazartesi

Türkiye köşe tarihi

Türk insanının bir huyu var,

bir şey tutulmaya başladı mı vazgeçmiyor, kitleler halinde saldırıyor ve ilk başlatan kişiyi zengin ediyor.


yukarıdaki anlaşılmayan cümlede demek istediğim şu;
bir zamanlar simit dünyası adında küçük simitçiler açılmaya başladı, ben üniversitedeydim, ulan bakıyorum her geçen gün biraz daha kalabalıklaşıyor önü, fiyatlarına bakıyorum öyle süper ucuz değil, ama millet simidi seviyor arkadaş, önü hiç boş kalmıyor, bunu gören başkaları da bu dünyadan açmaya başladılar, evi aradım. O zamanlar tabii, genciz girişimci damarımız var, ee tabi semayeyi de ben vermiyeceğim, babama dedim. Aç dedim bir tane bak geleceği var bu işin her gün daha bir kuyruk oluyor önünde, çok kasmıycaksın da, tutucan iki tane simitci, kasa da paraları say sen. yanaşmadı tabii bizimki, evde oturup emekli maaşını sayması daha kolay geliyor, bakıyorum şimdi o dönem bu dükkanlardan açanlar köşe oldular.

cep telefonu zamazingosu; ilk geldiği zamanları hatırlarım, "ne o lan iş adamımıyım ben, ne gerek var şimdi" diyerekten önce karşı çıkılmıştım, o zamanlar bu alım satım işlerine girenler şimdi köşe, cep telefonu olmayan 40 yaş altı tanıdığı olan var mı?

internet kafeler (sonrasında PS cafeler); alahım hala hatırlarım, gider saatlerce fifa oynardık, üzerine internette, chat yaparak sosyalleştiğimiz güzel günlerimizdi. o dönem internet kafe açanlar ve sonrasında da her evde bilgisayar olunca playstation oyun cafeleri açanlar onlar da köşe..

iddiacılar, bu iddia denilen şey türk insanındaki kumar tutkusunu ortaya çıkardı, eskiden sadece at yarışı oynayanlar vardı, şimdi "ulan izliyorum şu meredi bari bir işe yarasın" şeklinde düşünüyorlar herhalde. bildiğim kadarıyla çalışmayıp sadece iddia oynayarak geçimini sağlayanlar var, ilk patladığı zamanlar bu işe girenler şimdi zengin.

evet Türk tarihinin köşe başları hatırladığım kadarıyla şimdilik bu kadar, tabii bunlara internet üzerinden alışveriş, yurtdışı turizm vb. şeyleri de sıralayabiliriz.

mesela son zamanlarda gördüğüm ve patlaması mümkün şeyler de var
birincisi bu UFO denen ısıtıcılar, bizim insanımız yasak da olsa kendisini çok zorlasa da sigara alışkanlığını bırakmayacağı için bu UFO ve benzeri ısıtıcıların satışı patlayacak dışarısını da bir şekilde ısıtmak lazım
ayrıca yakın bir gelecekte artık doğalgaz azalacağı için (evet lan bitecek bir gün biliyosunuz di mi?) güneş enerjisi olsun, fosil enerji olsun, farklı tür enerji kaynaklarına yönelinecek ve bu iş kolunda çalışanlarda kazanacak.
bir de tabii görüntülü konuşma diyorum, çok iğrenç bir şey belki ama bu 900'lü hatlar vardır ya, onlar yakın bir zamanda görüntülü konuşmaya dönüşebilir ve o sektörde çok büyük bir patlama yaşanabilir. (bu da bir sektör sonuçta)

neyse bak ben para kazanacağınız şeyleri söylüyorum, daha ne yapayım yaa..

4 Aralık 2009 Cuma

gündem insanı

üç dört gündür internete çok fazla giremiyorum, gazete alacak zamanım zaten yok, bir de bunun üzerine internetten de takip etmeyince iyice uzaklaştım


ne oluyor, kim kime laf atıyor, kim kimi kesiyor bilmeden yaşıyorum, ee akşamları televizyon da izlemiyorum zaten, tamamen türkiye'nin gündeminden soyutladım kendimi

sadece kendi gündemim var, kendimin insanlara yaptığı laf sokmaları düşünüyorum, meclis oturumları yerine işyerinde yaptığım toplantıları değerlendiriyorum, maç muhabbetleri yerine bugün kaç dakika koştuğumu tutuyorum, türk dizilerini zaten izlemiyorum onun yerine kendi enrikalarımla meşgulüm, ekonomi desen cebimdeki para piyasalarını takip ediyorum

arada bir yapmak gerekiyor böyle, bir ara gazete aldım elime, benim hakkımda bir şey yazmamışlar, oysa tüm gündem bendim lan..

2 Aralık 2009 Çarşamba

sen

sen güzelsin..
başıboş dolaşırken sokaklarda
senin adını verdim en sevdiğim sokaklara

sen mutlusun..
seni gülerken görüyorum
sen hep gül, en büyük mutluluğumsun benim

sen yanıbaşımdasın..
gözümü açtığımda
sen oluyorsun, en mutlusu oluyorum

sen bensin..
O'sun sen
hep aradığım ve hiç bırakmayacağım

bayram namazı ritüeli

sanırım 6-7 yıl olmuştur. bayram sabahı eskiden babamın zoruyla götürüldüğüm bayram namazına gitmeyeli.
bu yıl bayram dolayısıyla memlekette olunca, babam bu sefer hiç zorlamasa da, erken kalkayım namaza gideyim dedim.


saat 07:45'te namaz başlayacaktı.
aydın bu sefer çok soğuktu, sabah kalktığımda bir an donacağım zannettim. tabi her bayram sabahında olduğu gibi ben kalkmadım, kardeşim kaldırdı beni.
babam 6.30'da kalkmış hızlı bir şekilde giyinmiş ve 45 dakika önceden cami içinde yerini almış, bayram sabahları insanların dini açıdan kendini tatmin edebilmesi için vesile oluyor. o kadar oluyor ki, camilerde yer bulunmuyor ve insanlar resmen kaldırımlarda namaz kılıyorlar.
bizim pederin erkenden kalkıp camiye gitme nedeni bu yani, içeriden yer kapacak üşümeyecek. ben tabii her zamanki gibi evden 5 dakika kala çıktım, yazık kardeşim de beni beklediğinden son dakikada yetiştik namaza,
bırak içeri girmeyi bahçesinde bile yer bulamadık, ben de elimde yıllar öncesinden kalma bir seccadeyle gittim direkt caminin karşısındaki kaldırıma oturdum. neyse efendim yaklaşık 10 dakika süren namaz bitti, tabii ben prosedürü iyi bilmediğim için yıllardır olduğu gibi etrafımdaki abilere bakarak kıldım namazı
onlar ne zaman eğiliyorsa ben  o zaman eğiliyorum, ne zaman kafalarını sağa döndürseler o zaman döndürüyorum, yalnız kopya çektiğim kişi de çok bilmiyormuş demek ki, 2 kere ekstradan eğildik abiyle beraber.
bu arada eskiden kuran kursu için para toplarlardı, şimdilerde yeni yapılacak bilmem ne sitesi için para toplanacaktır diye vaaz vermeye başlamış imamlar.
gelenektir, her bayram namazı sonrası insanlar birbirleriyle tanısınlar tanımasınlar bayramlaşırlar, tokalaşır öpüşürler, domuz gribi etkisini burada da göstermiş, bir kaç kişi dışında herkes uzaktan sadece tokalaştı.

1 Aralık 2009 Salı

ne berbat bişey bu tatil dönüşü iş muhabbetleri, internete giremedim bütün gün..

esefle kınıyorum

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails