17 Mart 2010 Çarşamba

Lütfedip koruyun artık!

Bir adamla tanışıyorsun, ilişki yaşıyorsun. 
Sonra dünya üzerindeki milyarlarca örneği gibi olmuyor ayrılıyorsun. Ama karşındaki kabul etmiyor, devam etmek için yalvarıp yakarıyor. Önce tatlı dille anlatmaya çalışıyorsun, kibarca bitti diyorsun. Ama karşındakinin gözü kulağı kapanmış, bir sonraki adımda takiplere, hakaretlere kadar vardırıyor işi, hayata sana zindan ediyor. 
Ya da bir adamla arkadaş oluyorsun ama karşındakinin niyeti arkadaşlıktan öte. Sen istemedikçe saplantı oluşuyor onda. Baştaki tatlı ısrarların yerini zamanla hakaret, tehdit alıyor. 
Hatta bazen de tanımadığın adamın biri sen farkında olmadan otobüste, vapurda, iş yerinde, okulda sana kafayı takıyor ve senin için yine cehennem azabı başlıyor. 
İşine, okuluna gittiğin güzergahı değiştirmeler, eğer tanıyorsan eşin dostun aracılığıyla dil dökmeler bir işe yaramıyor. Sonra kendini hiç istemediğin halde aracılar yoluyla bulduğun mafyavari adamlara derdini anlatırken buluyorsun. 
Çünkü bu süreçte bilmem kaç defa gittiğin, hatta adam peşindeyken feryat figan kapısına sığındığın karakol kılını kıpırdatmıyor! Benim değil ama kardeşimin başına geldi. Peşini bırakmayan, iş çıkışlarında kapısında bekleyip tehditler savuran bir adam yüzünden bunalımlara giren, her gece ağlayan kardeşim bir gün can havliyle karakola girmiş ve yardım edeceğine gevrek gevrek gülen polisler tarafından karşılanmış. 
Biz kendi çabalarımızla, araya hatırlı dostları koyup adam hakkında uzaklaştırma emri çıkardık da kardeşimin peşini bıraktı. Eğer öyle bir seçeneğimiz olmasaydı, belinde silah taşıyan ağır ağabeylerden medet umacaktık canımıza kast edilmesin diye.


Saadet öğretmenin ailesi de korumaya çalışmışlar kızlarını, hatta ülkenin bir ucuna yerleştirmişler izini bulamasın o insan kılığındaki mahlukat diye ve bu esnada polise, savcıya sayfalarca suç duyurusunda bulunmuşlar korunmak için ama suç duyurusu Vali’ye ulaşmamış, babaya “kızın bize emanet” diyen savcı emanete hıyanet etmiş ve olan güzelim Saadet’e olmuş. 

İlk değil; yüzlerce genç kadının aynı nedenle can verişinin haberlerini okuduk hep beraber. Son da olmayacak, eğer bu suç duyuruları yerine ulaşmamaya, ciddiye alınmamaya devam ederse. Anneler, babalar, ablalar, ağabeyler diken üstünde duracak; kadının hayatı azaba dönüşecek. 
Tanıştığında veya uzun seneler beraber geçirdiğinde içindeki manyağı tanıyamadığın adam ya hayatını ele geçirecek ya da hayatına son verecek.  Eğer birileri asli görevlerini yani “vatandaşlarının can güvenliğini korumayı” ihmal etmeye devam ederse

gönderen: ilknur

16 Mart 2010 Salı

anlatması zor sıkıntı

Üniversitedeyken, çok zor olurdu sınavlar, sınavların zorluğu bir yana doğru düzgün derse gitmezdik, arkadaşlarla kaldığım evde diğerlerinin bölümleri kolaydı, o yüzden sınavdan bir gece önce odama çekilir sabaha kadar çalışmam gerekirdi.

işte böyle geceler bazen fener maçlarına denk gelirdi, mecburen radyodan dinlerdim maçı, rakipler kazanırken fenerbahçem yenilirdi, anlatması zor bir sıkıntı basardı içimi, bir de üzerine ders çalışmak zulüm gibi gelirdi.

geçtiğimiz hafta sonu tam da böyle hissettim işte, anlatması tarifsiz bir sıkıntı..

15 Mart 2010 Pazartesi

türklerin spordaki en büyük engeli: TAYT

Hani artistlik olsun diye söylemiyorum da, geçen hafta sonu paris'teydik. şu eyfel kulesi olan güzide yerde, tabii gezdik ettik falan ama benim dikkatimi çeken başka bir şey oldu.

akşam otel odasında televizyon kanallarını karıştırıyordum, bu fransızlar ne izliyorlar bir bakayım dedim, tabii dediklerinden bir şey anlamıyordum ancak bir spor programına denk geldim. Sunucu muhtemelen güncel spor haberlerini veriyordu.

                                                                               temsili tayt

önce tenisle başladı, bir fransız raketin (burada raket dediğim sporcunun kendisin oluyor) tur atladığından falan bahsediyordu, sonra kış olimpiyatlarına geçti orada da fransızlar iyi dereceler alıyordu, oradan atletizm, bisiklet, rugby (ki rugby olayı inanılmaz seviliyor) ve en son futbol anlatıldı. hepsinde de fransız sporcular dereceler alıyorlar tur atlıyorlardı.

Bizim spor programları geldi aklıma, sadece futboldan ve gerçek dışı dedikodu futboldan ibaret spor programları.

Ben bunları düşündüm ve sonra uyudum ertesi sabah tekrar pariste dolaşmaya çıktığımızda ara ara metroda olsun restaurantlarda olsun benim atletizm taytı olarak adlandırdığım taytlardan giyen insanlar vardı, üzerlerinde bir numara, muhtemelen yerel bir yarış vardı (bizim avrasya maratonu tarzı bişey), herkes taytları çekmiş yarışa katılmış.

ve bir sonuca vardım,  türklerin atletizm olsun, bisiklet olsun, kış sporu olsun vb. sporlarda bu kadar başarısız olması karşılığında futbolu bu kadar sevmelerinin nedeni işte bu tayt denen illeti giyememelerinden kaynaklanıyor,

şort seviyoruz olm biz, gerektiğinde eşofmanları çekip halı sahada maça gitmek istiyoruz, ibne fransızlar ne lan öyle tayt falan, hep bundan oluyor. evet.

10 Mart 2010 Çarşamba

göbek kolestrol yapmıyormuş canlar

hayatımda ilk defa kolestroldür kan şekeridir, trigliserin midir nedir, ondan ölçtürtdüm.

Bunca yıldır özellikle ölçtürmüyordum, çünkü biliyorum ki, bir kere ölçtürünce ve aklın bu muhabbetlere düşünce artık hep ölçtürmek zorunda kalıyosun, yok ilaçtır, yok diyettir uğraşıp duruyorsun.
ben de bunu bildiğim için hep kaçmıştım şimdiye kadar
dün iş arkadaşlarımla öğle yemeği yerken muhabbet açıldı, kolestrolden, yağlardan falan konuşuluyodu, gaza geldim, ulan dedim hastanede de çalışıyorum gideyim kan vereyim ölçtüreyim.

evet sonuçlar elime geçti, ben diyordum ki bendeki bu göbek sonrası deli gibi kolestrol çıkar, kan şekeri tavan yapar, sıkı rejim yaptırırlar, ilaca başlatırlar, hatta anjiyo bile gerekir lan belki (oha) diye düşünüyordum.

Aldım değerleri, kolestrol sınırda çıktı, kan şekeri sınırda çıktı, bir tek karaciğer yağlanması fazla (kırmızı şarap, rakı, votka teşekkürler) gerisi hep sınır değerlerde ya da bunların altında, sınırdayım oğlum, ulan bir sevindirik oldum bir sevindirik oldum, hemen patates kızartmasına, çikolataya boğdum kendimi.

ehehehe yok lan doktor dedi ki, yine de dikkat et diyet yap spor yap dedi, ahh 3-4 ay olmuş spor salonuna gitmeyeli, fitness abileri bile değişmiştiri şimdi bi daha fitness salonu kokusunu nasıl çekicem lan.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails